28 Haziran 2010 Pazartesi

curehead'S

biz aslında 2 kişiyiz.
blogun 1. yıl dönümünü şampanyalarla kutlamamıza az kaldı hala profildeki "ekip üyeleri" kısmına "curehead'S" ve " marlla" nası yazılır bulamadık.beni zaten geç.bu tip internetsel olaylarda pek bilgili değilimdirde marlla! titre ve bul şunu.belki burdan söyleyince daha etkili olur.nese hayırlı işler.

27 Haziran 2010 Pazar

curehead'S

v-v-v-virgin regllar.aslında bundan pek bahsetmek istemiyodum ama yine benden habersiz konulan aşağıdaki fotoğrafları görünce titreyip kendime gelmek zorunda kaldım.tamamen gerizekalıca bi reaksiyondan ortaya çıkan bu planı en azından 6 sene sonra hayata geçirebilirsek bu konu hakkında yazdığımız yazılar ya da yaratıcı hayaller boşa gitmemiş olcak.ha bide işimiz için gerekli bi yatırım tabi.o zaman şimdiden tasarımlarıyla harikalar yaratan D'ye,sermayesiyle bize katkıda bulunan G'ye,işin felsefesine açıklık getiren O'ya,"mekanımızın" boş kalmamasını sağlayan [bizim] D'ye ve her hafta etkinlik akışını düzenleyen,virgin regllar isminin telif haklarının yarısına sahip olan [!] kendime teşekkürü borç bilirim.
ps: aşağıda "dream about us" adlı başlıktaki fotoğrafın üstündeki yazıyı okursanız bu yazı daha mantıklı gelebilecektir.saygılar tabi.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Freak Father!

Marlla
Babamı bu haliyle kabul ettim ve sevdim.Mümkünse ilişkimize artık arka-geri kafa zihniyetiyle gülümseyerek devam edelim istiyorum.Önlü arkalı her türlü babamın kafasını seviyorum.)

Dreams about us!

Marlla


Bunu yapmazsam çıldırabilirdim.İlk ve son kez.Tek hatırlatıcı olarak.10 yıl boyunca.

Başımın ucu

Marlla

Dönüş

Gidiş

25 Haziran 2010 Cuma

curehead'S

pardon,yine bişeyleri atladım.bu blogun amacını unuttum.var mıydı onu da hatırlamıyorum gerçi.farklı farklı kişilikler varmış gibi görünüyor curehead'Sli yazılarda.şaşırmayın,aldanmayın,devam edin hayatınıza.twitter mı açsam naapsam.ya da formspring.me falan hani.ha doğru popüler kültüre pek bayılmıyodum.hmm feysbuk candır o zaman.

curehead'S


kim çıkardı bu kezban muhabbetini??isimde hiç değişmiyo hakkaten,olaya en çok yakışanını bulmuşlar bide : kezban.annemle mi konuşuyosunuz anlamıyorumki.en son o diyodu "kezbanlaşma!"diye.ne demekse.nese her zamanki "olgun" tavrımla burda millete kusup gidiyorum.saygılarımla[cemresuğkelav!]

21 Haziran 2010 Pazartesi

Shoot the runner


MmAaRrLlAa

Telefonda not buldum: Eve dönüş sürecinde uzaktayken kendimde değilmişcesine evde 'ben'le karşılaşmaktan korktum daha dönmeme günler varken başım yastıkta rahat durmadı kalkmak ve düşünmek için debelendi.Vicdanendi.Korktum. İçten gelen böh diye kapıdan çıkan baba sevgisinden mahrum çocuğun yarattığı kokuya da benzemiyordu üstelik.

iİşŞiİnN ironik kısmıysa şuan evdeyim ve bu kadar endişe duyduğum kendimle çeliştiğim olayların sadece paranoyaklığımdan fazla abartılmış olduğunun yüzüme çarpılması.Okuduğumda aynı duyguyu hissetmeyeceğim şeyleri yazmamaya karar bile verebilirim.Çok feci tongaya düştüm.

curehead'S

bazen çok mutlu oluyorum
bazen çok üzgün oluyorum
ama genelde beni sadece deli ediyorsun.
yine her şeyin başladığı noktada olunca velvet undergrounda geçiş yapmak tabikide çok doğal bi durum sanırım.her şey eskisi gibi görünürde.tek tük eksiklikler var ama genel ritüellerimi özellikle bugün tekrardan yapmaya başladım.uzak kaldığım zamanlarda kazandığım ek ritüelleri ekleyerek hemde.sanırım ilginç bi biçimde her zaman istediğim kişiye dönüşmeyi başardım.sadece bazı şeyler biraz hızlı oldu.ama bu da "çok genciz çok enerjiğiz" sendromumla uyumlu en azından.aslında yazmak istediğim bi çok şey var ama açıkladığım zaman basitleşmesi özelliklerini kaybetmesine neden oluyomuş gibi hissediyorum.eskisi gibide defterlerim olmadığından olsada hem olaylara yetişemeyecek oluşumdan hem de buna gücümün olmamasından dolayı tam olarak aktaramıyorum.ama en azından önemli karakterler okuduğunda tuhaf bi tebessümle bazı şeylerin yaşandığından haberdar oluyolar.aşağıdaki fotoğrafları gördüğümde verdiğim tepki buna örnek olabilir.teşekkürler ve teşekkürler o zaman "önemli karakter".laf çakmaya bayılıyorum yavrum.beni hayata bağlıyor resmen ahah.
biterken venus in furs çalıyodu.
bi mesaj olabilir mi??

20 Haziran 2010 Pazar

hell yeaah!

Marlla
Eskişehirde gangsta olmaya çalışmayın.Elinize çiçek sokuşturup peşinizden gelebilirler beklenmeyen bir romantiklikle.Korkun kaçın!

yo mada faka!
Said we're all mother uckers and we're uckin with ya shit. Too many mother uckers, uckin with ma shit. My transactional shit!
Alakasız fotoğraf

19 Haziran 2010 Cumartesi

Marlla

Kendi evim olduğu söylenen yerde kendime yabancı hissediyorum.Bir terslik var kapıdan içeri girer girmez saklanılmış ya da sığınak halini vermesi gerekiyordu buranın.Başka bir şehirde yaşarken ev-yuva-kovuk-koza siz her ne diyorsanız onun değişmesi yani benim gayet anlamsız bulduğum taşınma işleminin gerçekleştirilmesi evde sanki misafirmişim gibi bir hava yaratmaktan başka bir yığın borca yaramıştır ancak.Verilen parayla yaşayacağım huzur ters orantılanmış yalnız. Annemin çay koyayım lafına akşam misafirliğe gitmiş çocuk gibi ellerim önümde yok saol teşekkürler şimdi içtik dedim:S Eşyaların çoğunun değişmesi ayrı bir yabancılışma hissini de getirmiş yanında sanki çok misafirpervermişim gibi. Materyalist olmadığımı değişik yerlerde konusu açılınca söyleyip iddia edip savunan ben değişen eşyaların eskileri için tonla para dökebilirim.EŞYALARA BAĞIMLI YAŞAMA DURUMUNU HİSSETTİM BU EVDE.Şu eşyalarınızın yavaş yavaş size sahip olma durumu -fight club incileri- Terkedilme korkusunu yaşamadığım bir bu kalmıştı.Kendimi çadıra götürsem bıraksam yine bağımlılık duygusunu hissederim elimden çadırı alsalar aynı duyguyu aynı şiddette yaşarım çözümü yok bunun.Oysa ben mtv movie awards u izlerken gelip yeni evimi ne kadar sevdiğime dair methiyeler düzüp gidecektim.

14 Haziran 2010 Pazartesi

curehead'S

neydik nolduk hakkaten.egom hafiften çürürken planımın 2. aşamasını da gerçekleştirmiş bulunmaktayım.işin tuhafı plansız yaşamaya başladıktan sonra gerçekleşmiş olması.hediyelik eşyalara bide vodoo oyuncağı eklenmiş oldu."who do vodoo??".bide niye uyku bozukluğu çekiyorum acaba diye sormuyo muyum.bi düşünelim bakalım.-...??
17 yaşındaki kız bul beni artık.oturup konuşmak güzel olabilirdi.ya da büyük ihtimalle oturup bloglarımızı okurduk konuşamayıp.olsun onu da tercih edebilirdim.zaten 2 gündür aynı şarkıyı dinlemekten beynim ters dönmüş durumda olduğundan pek fark etmezdi.
ayrıca bu blog sadece benim olsun mu??hafiften laf çakmaktayım şu anda.

7 Haziran 2010 Pazartesi

curehead'S

ln iyikide uçmayı öğreniyosunuz.sabahtan beri alçaktan uçan uçak sesinden kendimi kaybetme noktasına geldim.eskişehirin sevmediğim özellikleri no 2.[1.si zaten tahmin edersiniz -ya da etmezsiniz- havası].kendimi incirliğe adayasım geldi resmen.ay lav adana!

curehead'S

arkama yaslanıp gözlerimi kapamam gerekiyor bazı kelimeleri duyunca.duygu seli gözlerime,beynime,damarlarıma hücüm ettiğinden kaybolmamam lazım.eskiden olduğu gibi.nostoljiyi yakalayıp bi sürü yosunlaşmış hikaye anlatabilirim yaşlı bi bilge gibi ama ben sadece bu anılardaki duyguyu aktarmaya razıyım.
bu içinde altın barındırırmış gibi parlayan sarı renkli acı sıvı kanınıza karıştığında ortaya çıkan katıksız yaşam formunu tanımak lazım.acılar içindeki bi hayvanın ağlamasına benzer bir gülüş,dizlerinin üstünde durup beyninin ellerinde olduğu hissi ya da çevredeki tüm insanları sevdiğinize dair o korkunç duygu.evet bunların hepsi sizsiniz ve bunu siz yarattınız.tamam yine de bu geçici duygu hayatın sonu gibi gelmese de sabah kalktığınızda ve terliklerinizi bulamadığınızda yaşayacağınız kim olduğunuzu kavrayamama durumu oldukça gerçekçidir.
kendinizi tanımlamak mı istiyosunuz 1 tane çaKın,kendinizi tanımlamaktan kaçıyosanız en az 3ten başlayın.bu durumda gerçekler bi işe yaramadığından mazeretlerde hayattaki konumunu kaybetmiş oluyor.bu durumda sabah bazı şeylerin kaybolmaya başladığından yakınmamaya başlayabilirsiniz belki.
"bir kız yanı başımdayken bağırıyor.hayır fısıldamıyor bağırıyor.duymak istemiyorum onun dediklerini çünkü benim bağırarak söylediğim şeyler daha güzel kalsın istiyorum.biraz içinde altın barındırırmış gibi parlayan sarı renkli acı sıvıdan tadabilseydim durumumun vehametini görmezden gelebilirdim.ama hayır herşey illa çok gerçekçi olmak zorunda."
bu bir bilgeden alıntıdır.bir hayat dersidir ve bu yazının özeti niteliğindedir.
her ne kadar konunun özetini kendim belirttikten sonra yazıya devam etsem de bu küçük acı ama tatlı sıvı hakkındaki düşüncelerim bitmedi.bazen tam olarak kendimi tanımlayamadığım bi yerdeyken özellikle,içkileri koklarken buluyorum.koklamak bazen daha derin bi etki bırakabilir çünkü henüz bilinciniz ellerinizden kaymamıştır.ama tabi ilerleyen saatlerde burun hücrelerinizi rahat bırakıp o sıvıyı tatmanız daha mantıklı olcaktır.sadece bu tatma durumunu fazla abartırsanız hayatınız başkaları tarafından adrenalin eşliğinde izlenmeye başlar ki bu durum en başta sizin açınızdan kötüdür.o kaygan zeminde bi süre başarıyla durduktan sonra gözlerini bi türlü tanıyamadığın yatağında,yanında bi kusmuk kovasıyla açmak en az annenizin sizi onun tasvip etmediği bişey yaparken yakalaması kadar kötüdür.hatta bundan daha kötü bir senaryo ise bi kaç kişinin birden bilinç kayması yaşaması ama bunlardan bi tanesinin birden ayılması ve o andaki durumdan kaynaklanacak felaketleri sezmesidir.asla içkiliyken bir anda ayılmamak gerekir[hayat dersi n0:1]nedeni;harikalar diyarında gezerken göremediğiniz bi çukura düşüp gerçekler diyarına girmenin her zaman kötü olmasıdır.kim olduğunuzu anlamanız için bi daha içmeniz gerekebilir ki bu da olası bi kısır döngünün başlangıcıdır.
kendinizi bir "x" gibi hissetmemek için yapabileceğiniz bi kaç şeyden birisi midir içmek bilmiyorum ama bu soruyu sorduğunuzda kendinize yumruk atmıyosanız büyük bi problem yok demektir.önemli olan;bi yandan hayatın saçmalığını baz alıp hayata doğru saçmalarken bi yandan da hayatta kalmanızın önemini unutmamak sanırım.yine de her durumda bu konuda yazı yazmaktan daha iyisini yapıyor olabilirsiniz tabi.iyi şanslar..